Bayburt Fikralari
Bayburt Fikralari

ERKEK GİYSİSİ

Başta : Eskiden başlarına "KEÇE KÜLAH , FES EBANİYE" adı verilen bir başlık örten Bayburtlu erkekler daha sonra Cumhuriyetle beraber bu özelliklerini bırakmışlardır . Bugün halk oyunlarında yer alan gençler başları açık olarak oyunlarını sergilerler .Gövdede : İçte köynek , üzerinde özel olarak yaptırılmış içlik giyilirdi. İçliğin üzerinde kapaklı "GEZEKİ" (Çuha) bulunurdu . Bu kıyafetin üç cebi vardır , göğüs hizasında bir , altta yanda iki olmak üzere . Gezeki’yi bilhassa ekonomik durumu iyi olanlar giyerlerdi. Gezek’in düğmeleri süslü , kol ağızları ayrıca kaytanlı olurdu . Gençler bellerine Keşmir ve Trablus kuşak bağlarlardı . (Bu kuşaklar , geldiği yörelerin adıyla anılır ancak Bayburt’ta dokunurdu . ) Kuşağın üzerinden ayrıca bir kemer bağlanırdı . Bu da kuşak gibi koyun yününden dokunurdu . Yaşlılar horasan ve lahuri kuşak bağlar , üzerine silahlık takarlardı . Bu silahlık deriden yapılırdı .

 

Bayburt erkekleri gençlik çağlarında "1GÜNGÖRMEZ" tabir edilen , yanlarında kaytanlı ön ve arkası bir olan ağlı parçaları topuğa kadar uzanan bir elbise giyerlerdi .Güngörmez’in bir kısmı uçkurlu ve kaytansız olduğundan buna "ŞALVAR" da denirdi . Ayrıca Zıvga denilen topuktan dize kadar üç veya dört körüklü , boğumlu giyimler çok makbuldü . Bunların paçaları üç veya dört parmak kalınlığında kaytandan işlemeli olurdu .

 

Ayakta : Yünden örülmüş çorap giyen Bayburtlu erkekler , çarık hasıl , çapula ve yemeni gibi kösele ve deriden yapılmış ayakkabı giyerlerdi.

KİRLİ KOKAN ÇORAPLAR

İki samimi Bayburt lu arkadaş bir gün hayırlı bir iş için davet edilmişler.Arkalardan birinin ayağı aşırı derecede kokuyormuş.Arkadaşı ayağı kokan arkadaşını uyarmış:
- Davete gidürüg çoraplarını hemen deyüştür,demiş.Ayakları kokan hemen gitmiş,çoraplarını değiştirmiş.Davet yerine gelmişler,iki dakika geçmeden etrafındakiler mendilleri burunlarına götürmeye başlamışlar.

- Hani deyüştürmüştün,demiş
- Vallaha deyüştürmüştüm.İnanmazsın diye kirlileri cebime koydum,işte gör.
Yarpak, torpak, körpi

İki kafadar Bayburt’lu İstanbul’da iş aramaktadırlar. Birileri onlara "şu adamda bol iş var ama Bayburt’lulara kesinlikle iş vermez" der. Kafadarlar adam sende, adam bizim Bayburt’lu olduğumuzu nerden anlayabilir ki, biz bi görüşmeye gidek derler. Mülakat safhasına gelmiştirler. İşveren onlara yaprak diyin der. Bunlar Yarpak derler. Toprak diyin der, torpak derler. Köprü diyin der, körpi derler. Velhasıl adam anlamıştır bizim kafadarların Bayburt’lu olduklarını. Sizi işe almıyorum der. Kafadarlar işe alınmamanın hayal kırıklığı içerisinde birbirleri ile olayın yorumunu yaparlar. Kafadar 1: "ola gardaş, ne oldi da bu bizi işe almadi. nasi oldi da anladi Bayburt’li olduğumuzi? der. Kafadar 2: "valla gardaş, yarpah dedi dedük, torpah dedi dedük, zannımca o körpide pohi yedük" der.

 

BAYBURTSPOR – GALATASARAY MAÇI
Bir gün bayburtspor'a maç teklifi yapan galatasaray bayburtspor'u istanbula çağırır. Bayburtspor istanbula gelir. bayburtspor'lu oyuncu hakkı-maça ben tek başıma çıkarım siz istanbulu gezin der. kabul edilir. arkadaşları maçı radyodan dinler. maç başlar ve bayburtspor dk:10'da 1-0 öne geçer.dk:90 da galatasaray 1-1 yapar. hakkı ağlaya ağlaya gelir. arkadaşları ağlama hakkı hiç değilse 1-1 bitti der. hakkı; ben ona değil 11.dk'da kırmızı kart yediğime ağlıyorum…


AMAN KOCA ŞEHER NE BİLEM NEREDE
Malum bayburt yeni il ilan edildi... Bayburt henüz il olmadan önce bir memur bayburta atanır... şehirde aradığı yeri bulamaz ve yoldan geçen birine : - Hemşehrim buralarda terzi mustafa varmış bilir misin? der... Bayburtlu Adam : evet bizim mustafa demiş... buradan düz sağa git 100 metre sonra dükanını görürsün... Memur gider işini halleder... Aradan beş gün geçer ve bayburt ilçesi il olur.... Aynı memur yine Terzi mustafanın dükanını şaşırır ve tam soracak birini ararken 5 gün önce sorduğu ve adresi tarif eden adamı görünce sevinir ve der ki hemşehrim bu terzi mustafanın yeri nerede... Bayburtlunun cevabı: ---- AMAN KOCA ŞEHER NE BİLEM NEREDE!


E Mİ? H Mİ?
Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili bilgi verir ve ayrılır. Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon: "Kardeşim sizin anlattığınız gibi yapıyorum fakat program düzgün çalışmıyor." >>Teknik servis elemanı sorar: "Nasıl yapıyorsunuz?" "Senin anlattığın gibi." "Hata ne?" "Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmıyor." "İşlem basamaklarını tek tek anlatın." "Tamam" diyor ve başlıyor anlatmaya... "Programı açıyorum. Malın adı bölümüne adını,adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazıyorum. Hepsini yazdıktan sonra senin anlattığın gibi kayıt bölümüne basıyorum. Ekrana bir yazı gelir: Kaydetmek ister misiniz? E ve H yazısı çıkar. Ben de diyorum ki HE….


BAYBURT BAYBURT OLALI BELE ZULUM GÖRMEDİ
Ankara senfoni orkestrası Bayburt'ta konser verir Konseri görüntüleyen bir televizyon muhabiri ve kameraman Konserden çıkan kişilerle röportaj yapmak izin yanlarına gidip sorar

ilk sordukları eleman universite öğrencisi bir gençtir
-Efendim konseri nasıl buldunuz?
-Çok güzeldi, bu ve buna benzer konserleri Anadolu ya yaymak ve topluma Orkestrayı sevdirmek gerekir, ben Çok beğendim. der

Muhabir biri erkek biri bayan iki gencin yanına gelir
-Konseri nasıl buldunuz?
-Çok güzeldi yaa, ben hep dinlerim zaten orkestra, bethoven’in hastasıyım zaten

Muhabir bu sefer yaşlı bir amca nın yanına yaklaşır ve aynı soruyu sorar
-Dayıcım Konser nasıldı beğendiniz mi?
Yaşlı amcam suratını büzüştürerek ve ekşiterek cevap verir
-Vallah gızım, Bayburt Bayburt olalı? beyle zulum görmedi!

 

Bayburt fıkrası (Guşluği beş geçir)

 

 

 

Memleketim insanı memleketini para kazanmak maksatlı süreli veya süresiz bir miktar terk eder. Memlekette hatun onu bekler. Bey efendimiz geldiği andan itibaren hane halkı tarafından o gün bayram ilan edilir. Yine böyle bir gün, yine böyle bir hanenin önünde cereyan eden olay şöyledir: Hanenin dişi kuşu, kocasının gurbetten getirdiği kol saatini kolunu gere gere taşımaktadır. Bir yandan da bahçeye yıkadığı çamaşırları asar. Yeni saati gören komşusu dişi kuşa saatin kaç olduğunu sorar. Saatin rakamlarından çok görüntüsü ile ilgilenen, okuma yazmadan zannımca yoksun dişi kuş ise "Guşluği beş geçir" diye cevap verir.

Bayburt fıkrası (Kaymakam bey 1)

Yeni kaymakamı yörenin misafir perver tavrı ile ağırlamaktadır yöre halkı. Bir misafirperverlik örneği olarak yeni gelen kaymakama kırk tane yumurtanın bir kg yağ içerisinde kırıldığı bir ziyafet hazırlanır. Kaymakam nezaketen yer. Israr edilir, biraz daha yer. Israr edilir biraz daha yer. Lakin çatlayacak derecede yemiştir. Daha fazla yiyemeyeceğini ifade eder. Bu duruma biraz kızan yöre halkından biri "Gaymagam bey; gırh yumurta, bi kilo yağ ne pohum ki yiyemirsen" der.

Bayburt fıkrası (Kaymakam bey 2)

Kaymakam Bayburtu gezmektedir. Değirmenin bir tanesinde bir eşek görür. Eşeği vatandaşın biri yönlendirmektedir dönmesi için. "Halbuki eşek kendi kendine yolunu bulsa da dönse, sizce daha iyi olmaz mı" der yeni kaymakamımız. Değirmen sahibi "eyi has diyirsen de gaymagam bey, hani ele senin gibi ahılli eşşek" der.Yörenin aksanını anlatmanın en iyi yolu ise biraz aşağıdaki fıkra;

Bayburt fıkrası (Yarpak, torpak, körpi)

İki kafadar Bayburtlu İstanbulda iş aramaktadırlar. Birileri onlara "şu adamda bol iş var ama Bayburtlulara kesinlikle iş vermez" der. Kafadarlar adam sende, adam bizim Bayburtlu olduğumuzu nerden anlayabilir ki, biz bi görüşmeye gidek derler. Mülakat safhasına gelmiştirler. İşveren onlara yaprak diyin der. Bunlar Yarpak derler. Toprak diyin der, torpak derler. Köprü diyin der,  körpi derler.   Velhasıl adam anlamıştır bizim kafadarların Bayburtlu olduklarını. Sizi işe almıyorum der. Kafadarlar işe alınmamanın hayal kırıklığı içerisinde birbirleri ile olayın yorumunu yaparlar. Kafadar 1: "ola gardaş,  ne oldi da bu bizi işe almadi. nasi oldi da anladi Bayburtli olduğumuzi? der. Kafadar 2: "valla gardaş, yarpah dedi dedük, torpah dedi dedük, zannımca o körpide pohi yedük" der.

Bayburt fırkası (Deniz)

Yöne bizim bir hemşehrimiz İstanbul sokaklarında dolaşmaktadır. Memleket özlemi ile yanıp yanıp tutuşmaktadır. Boğazdan şöyle bir bakar denize. "Ey gurban olduğum deniz, gettükçe gözümde ÇORUHlaşirsan" der.

Azbuçuk anladınız neler demek istediğimi değil mi? Neyse canım bize ne senin büyüdüğün toprakların yaşanan fıkralarından diyorsanız bir kaç tane de çalıştığım mekanın yaşanmış fıkrasından bahsedeyim:

VOLA AĞA EYLE BİZ BURDA İNECEYÜK

        Efendim bizim Bayburtlu arkadaşlar İstanbul’da gurbetçilik yaparlar. Günün birinde acele işleri çıkar Bayburt’ a dönmeleri gerekir. Ne yapalım ne edelim derken uçakla gitmeye karar verirler. Uçak hareket eder Aşkale üzerinden geçerken pilot anons yapar
     “-sayın yolcularımız şu anda Aşkale üzerindeyiz, biraz sonra Erzurum havaalanına ineceğiz.”
        Bu anonsu duyan bayburtlu hemen yerinde kalkar ve aceleyle pilota doğru seslenir.
        “- Vola ağa hele eyle biz burada ineceyük.”

 SEHEN NE ELTİM GİLE GİDİYEM
Bayburta köyden yeni gelen bir hanımefendi kırmızı ışıkta Cumhuriyet caddesini karşıya geçmek ister, yarı yolda trafik polisi seslenir:
   "-Hop teyze nere gidiyorsun."
   O güne kadar kırmızı ışık nedir bilmeyen teyze şöyle cevap verir.
  "-Gadam tepehen olsun, sehenmi soracam eltim gile gidiyem.

 
Güzel Resimler
 
©x
Facebook beğen
 
 
Köyünüz Hakkında Bize yazın
 

 
©x
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol